Çocuklara Kuralları Nasıl Öğretmeliyiz?
Çocuklara Kuralları Nasıl Öğretmeliyiz?
Okul Psikoloğu Ayşegül Karademir
Çocukların ihtiyaçlarına bakıldığında en temel ihtiyaçlarından bir tanesi kendilerine saygı ile davranılmasıdır. Genellikle çocukların fiziksel ihtiyaçları duygusal ihtiyaçlarından daha kolay görünür ve karşılanır. Ancak çocukların duygusal ihtiyaçları fiziksel ihtiyaçlarından çok daha fazladır (Leo, 2010). Nasıl bir çalışmaya başlamadan önce ön hazırlık gerekir. Çocuk eğitiminde de durum böyledir. Kurallardan önce yapılması gereken bir takım çalışmalar vardır.
Öncelikle hangi eğitim sistemi benimsenirse benimsensin anne, baba olmak veya eğitimci olmak emek ister. Bu nedenle pratik ve hızlı çözüm alınan yöntemler ileride çocukta tahribata yol açacağını unutmamak gerekir. Baskı kurmak, ödül ve ceza uygulamak şüphesiz çok hızlı sonuç veren yöntemlerdir. Peki ya sonra… Kısa vadede çözüm gibi görünen bu yöntemler uzun vadede ruhu zedelenmiş, benlik algısı yıpranmış bireylerin karşımıza çıkmasına sebep olmaktadır.
Çocuk için kural koyucu olmadan önce temel ihtiyaçlarının karşılanıp karşılanmadığına bakmak gerekir. Maslow ihtiyaçlar hiyerarşisinde fizyolojik ihtiyaçlar, güven ihtiyacı, ait olma sevgi ihtiyacı, saygı ihtiyacı ve en üst düzeyde kendini gerçekleştirme ihtiyacı olduğunu söylemektedir. Teoride kişi bir önceki ihtiyacını karşıladıktan sonra bir sonraki gereksinimi karşılayabilmektedir. Kuramda da olduğu gibi çocuk eğitiminde de bu durum temel yol haritamız olmalıdır.
Çocuğun duygusal ihtiyaçları olan; güven, sevgi, saygı ve onaylanma ihtiyacının karşılanmış olması gerekir.
1.Güven ihtiyacı: Özellikle 0-2 yaş yaş Erikson’a göre bebeğin kendisine ve çevresine güven geliştirmeyi belirlediği yaş dönemidir. Anne bu dönemde çocuğun gereksinimlerini karşılamalıdır. Bu yaş döneminde karşılanmamış sevgi ihtiyacını ergenlik dönemine kadar geliştirmek mümkündür. Maslow bu düzey için “ bu gereksinim ne kadar çok doyurulursa o denli az ayak bağı olacaktır. Ne denli az olursa cesaret de o denli az olacaktır” demiştir.
2.Sevgi ihtiyacı: Sevgi ihtiyacının karşılanması ise anne babanın temel görevleri arasındadır. Her anne baba çocuğunu elbette sever; ancak bunu çocuğun bilmesi gerekir. Çocuk eğitiminde sevgi asla ceza aracı olarak kullanılmamalıdır. “beni üzdün artık seni sevmiyorum.” “notların yüksek olursa baban seni çok sever.” gibi cümleler ilişki bağınızın kopmasına sebep olur. Çocuklar ebeveynleri tarafından bütünüyle sevilmeyi bekler. Duygularınızı sık sık çocuğunuzla paylaşmanız sevginizden emin olmasını sağlayacaktır. Burada sevgi kavramı, çocuğun her istediğini yapmak değildir. Bu iki durumu birbirinden ayırmak gerekir. Aynı zamanda anne- babasının birbirini sevdiğini bilen veya birbirine saygı duyduğunu bilen çocukların başarı oranı daha yüksek olabilmektedir.
3.Saygı ihtiyacı: Çocuk saygı kavramını yaşantı yoluyla öğrenir. Saygı duymak kişiye özgü nitelikleri kabul etmektir. Çocuğu olduğu gibi kabul etmektir. Çocuğun temel kişilik özelliklerine değiştirmeye çalışmadan onun bu yönünün gelişimini takip etmektir. Önceki dönem ihtiyaçları tam olarak karşılanan çocuk saygı duyma ihtiyacında zaten zorlanmayacaktır.
4.Onaylanma ihtiyacı: Onaylanma ihtiyacı çocuk için vazgeçilmez ihtiyaç basamaklardan bir diğeridir. Sürekli hatalara odaklanmak çocuğun kişilik gelişimini yavaşlatır ve çocukta çaresizlik duygusu ortaya çıkmasına neden olur. Çocuk özellikle anne babası ile kurduğu ilişkide değerli ve biricik hissetmek ister. Onaylanma durumu bu duyguyu pekiştirir (Nazifoğlu, 2016).
Sonuç olarak ihtiyaçları karşılanmış bir çocuğa kurallar ve sınırlar daha kolay kazandırılacaktır.
Kurallar sanıldığı gibi katı ve soğuk kavramlar değildir. Kuralları bilmesi çocuğun sağlıklı iletişim kurmasını ve uyum becerini arttırır. Kurallar ve sınırlar iki şekilde çocuğa öğretilebilir. Birincisi ödül ve ceza ile dediğimiz davranışçı yöntemle, bir diğeri ise koşulsuz ebeveynlik prensibi yani gönül bağı kurularak kazandırılabilir.
Ödül Ceza Yöntemiyle Eğitim
Davranışçı yöntemler arasında yer alan ödül yöntemi özellikle çocuk eğitiminde en popüler yöntemler arasında yer almaktadır. Kısa dönemde hızla davranış kazandıran bu yöntem uzun dönemde çokta etkili bir yöntem değildir. Sadece anlık itaat sağlar. Davranışı kazandırmak için verilen pekiştireçler kesildiğinde davranışta sönme gerçekleşmektedir. Aynı zamanda dış motivasyonlu bireyler yetişmesine neden olmaktadır. Çocuk eğitiminde sadece ödül yöntemini kullandığınızı söyleyebilirsiniz. Ancak ödül alamayan çocuğun aslında ceza almış olduğunu da unutmamak gerekir.
Hedonik Adaptasyon dediğimiz sürecin etkin olarak işlediği bir mekanizmada söz konusudur. Hadeonik adaptasyona göre birey hayatında yaşanan olumlu veya olumsuz duruma kısa süre içinde adapte olur. İlk sahip olduğumuzda çok yüksek oranda haz ve mutluluk veren olaylar veya nesneler bir süre sonra bireyi mutlu etmemeye başlar bir önceki mutluluk seviyesine döner. Aynı şekilde İlk yaşandığında çökkünlüğe yol açan olaylar, bir süre sonra unutulur ve ilk andaki kadar üzmemeye başlar (Bolat, 2016).
Koşulsuz Ebeveynlik Prensibi Yani Gönül Bağı Yoluyla Eğitim
Öncelikle bu yöntem emek isteyen bir yöntemdir. Zaten Anne baba olmak emek ister demiştik. Bu yöntemi benimsediğinizde, davranışçı yöntem olan ödül cezada olduğu gibi anlık hap gibi çözümler içermemekle beraber anlık itaatkar çocuklarınız olmayacaktır. Ancak iç motivasyonları sağlam bireyler yetiştirmek için sağlam adımlar atmış olacaksınız (Leo, 2010).
Kurallar ne zaman çocuklara öğretilmeye başlanabilir?
Çocuk yürümeye başladığında anne babanın görevi başlamış olur. Çünkü yeni yürümeye başlayan çocuk keşfetmeye başlar ve sizden ilk “hayır” kelimesini de duymuş olur.
Peki, Çocuklar kurallara uyum sürecinde neler yapar ve nelere dikkat eder? Çocuklar model olarak öğrenir ve bu aşamada sık sık sizin sınırlarınızı test eder. Aynı zamanda ebeveynleri arasındaki tutarlılık ve uyum onun kurallara uyum sürecini hızlandırır ve istenilen kavranışı kalıcı olarak kazanmasını sağlar. Bu 3 başlık kuralları öğretme serüveninin en temel yapı taşları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunları ayrıntılı olarak şu şekilde ele alabilir;
1.Model Alarak Öğrenme
Öncelikle unutulmaması gerekir ki çocuklar somut şekilde öğrenir. Jean Piaget araştırmalarında çocukların zihinsel gelişiminin yetişkinlerden farklı işlediğini görmüştür. Çocuklar somut olarak öğrenir ve somut durumları daha iyi kavrar. Yani duyulara dayanan deneyimleri kavrar. Günlük hayatta gördükleri, duydukları, hissettikleri, kokladıkları ve dokundukları şeyleri kavrarlar. Algı ve ihtiyaçları çocukların yaşadıkları somut durumlara dayanır. İşte tam bu noktada Piaget bize çocuklara kuralları nasıl öğreteceğimizin ipuçlarını verir. Yani sözlerimizden çok davranışlarımız kuralları öğreten rehberlerdir. Sözlerinizle davranışlarınız birbirini tutarsa çocuklar sözlerinizi ciddiye alır.
2.Sınırları test etme
Çocuklar siz kural koyduğunuzda sınırlarınızı test eder. Elbette bunu sözel olarak yapmazlar. Bunu davranışlarına yansıtarak sizi sık sık testten geçirirler. Örneğin istenmeyen bir davranış yaptığında bunu tekrar tekrar yaparak sizi sınarlar ve sonuçlarını merak ederler. Kontrolün kimde olduğunu merak ederler. Bu tip durumlarda sakin bir ses ve kararlı bir ses tonuyla hareket etmek gerekir. Karşısında hırçın ve kontrolünü kaybetmiş bir ebeveyn veya öğretmen gören çocuk kontrolün kendisinde olduğunu görecektir.
Bütün çocuklar sınırları sınar. Ancak İradesi güçlü olan çocuklar sınırların kesin olduğunu anlayana kadar zorlarlar. Bu nedenle sizin de kararlı olduğunu belirtmek için en az onun kadar sabırlı olmanız gerekebilir.
3.Anne- baba arasında ki tutarlılık
Çocuklar en küçük ayrıntıları kaçırmazlar. Özellikleri ebeveynlerinin sözlerini ve beden dillerini çok güzel okuma kabiliyetleri vardır. Bu nedenle anne babalarının aralarında ki en küçük tutarsızlıkları hisseder bu durumu avantaja çevirebilirler (Mackenzie, 2010)
Çocuklarımızla Gerçek İlişki Nasıl Kurarız?
Uyguladığınız yöntemlerin çocuğunuzda sonuç vermediğini ve kendinizi yetersiz hissettiğinizde mutlaka ilişkinizi tekrar gözden geçirmeniz gerekir. Acaba çocuğunuzla “Gerçek İlişki” Kurabiliyor musunuz?
Anne babalar genellikle çocuklarıyla hep ilişki halinde olduklarını düşünürler. Ancak gerçek ilişki dediğimiz süreç biraz daha farklıdır. Gerçek ilişki “şimdi ve burada olma” halidir.
Bolat, Marshall Rosenberg, Roger Fisher, Willam Ury, Douglas Stone ve Bruce Patton’ dan esinlenerek gerçek ilişkiyi dört başlık altında toplamıştır. Bunlar; Perspektif, ihtiyaç, duygu, emek’tir.
1 - Perspektif: Çocuğun bakış açısını öğrenmek çok önemlidir. Durumları kendi yorumunuzla değil, çocuğun yorumuyla değerlendirmelisiniz. Örneğin anne çocuğuna masasını düzenlemesini söylüyor. Çocuk kitaplarını kalemlerini toparlıyor. Ve topladığını söylüyor. Ancak anne için bu yeterli değil o tam bir düzen istiyor. Çocuk annesinin neden sinirlendiğini anlamıyor bile.
Çocukla gerçek ilişki kurmanın en önemli adımı, objektif yaklaşmaktır. Yaşadığınız olayda eğer öznel yaklaşımınızın olduğunu hissediyorsanız, önce çocuğun davranışa yüklediği anlama odaklanın ve bunu öğrenin. Çocuğun yüklediği anlamı kaçırdığınız anda ilişkiniz kopmaktadır ve kurallarınızın uygulanabilirliği azalmaktadır.
2- Çocuğun İhtiyacını anla: Yaşadığınız durumu objektif olarak değerlendirdikten sonra Çocuk istenmeyen davranışı neden yapıyor bunu anlamak gerekir. Çocuğun yaptığı bu istenmeyen davranış onun hangi ihtiyacını karşılıyor buna bakmak lazımdır. Çocuğun her yaptığı davranış kendisi için bir anlam taşıyordur. Davranışın altında yatanı keşfettiğinizde ilişki kurduğunuzu hissedersiniz. Sizin için mantıksız olan durumlar onlar için oldukça mantıklı durumlara hizmet etmekte olabilir. Biz buna bazen erimiş çikolata sendromu da deriz. Sağlıklı ilgiliyi alamayan çocuk ikincil yollar ile sağlamda olmasa erimiş çikolataya yani olumsuzda olsa ilgilenilmeye razı olur. Çeşitli örnekler verilecek olursa; ders çalışmak istemeyen çocuk belki de konuyu anlamadığı için ders çalışamamaktadır. Veya dersin konusu ilgisini çekmiyor olabilir. Ya da çocuk ders çalışırken tek başına kalmaktan kaygılanmaktadır.
3- Duyguyu anla ve onayla: Çocuklar hayatı her an deneyimler ve şemalar oluşturur. Anne babanın şemaları ile çocukların şemaları birbirine uymaz. Örneğin anne “gelin arabası gidiyor” diyerek çocuğuna gösterdiğinde; çocuk “yok yok diye bağırıyorsa” annenin “orda ya oğlum” diyerek tekrar tekrar göstermesi ve öfkelenmesi, çocuk arabanın geçip gitmesinden endişelenerek daha çok “yok” diye bağırması halinde annenin tekrar sesini yükseltmesi durumu daha karmaşık hale getirebilir. Bunun yerine “ne yok?” diye sorabilir. O zaman çocuk arabanın içinde gelinin olmadığını söyleyebilir. Sonuçta gelinin arabası ise arabanın içinde de gelin olmalıdır çocuğa göre. Ancak bu sizin için bu durum böyle olmasa da olur. Bu örnekte annenin çocuğun kaygısını fark etmesi ve aynı zamanda şemasına uymayan durumu anlaması onun duygularını ifade etmesini sağlar. Duyguları anlaşılan ve onaylanan çocuğun ailesiyle ilişkisi gelişir ve derinleşir.
4- Emek: Ebeveyn olayı objektif olarak değerlendirip, çocuğun ihtiyacını ve duygusunu anladıktan sonra zaten empati kurulmuş olacaktır. Bundan sonra ödüle ve baskıya gerek kalmayacaktır. Emek çocukla gönül bağını güçlendirir (Bolat, 2016).
Özetle kurallar oluşturulurken ;
-Kuralların çocuğun gelişim özelliklerine göre belirlenmesi ve birlikte belirlenmesi,
-Çocuğun anlaşıldığını hissettiği güven ortamının sağlanması,
-Kuralların net, kısa ve anlaşılır olması,
-Kuralların somutlaştırılması,
-Sınırlar belirlenirken alternatiflerinde belirlenmesi,
-Kuralların ihlali halinde sakin ancak net bir ses tonuyla müdahale edilmesi,
- Çocuk beklenilen davranışı sergilediğinde geribildirim verilmesi ve motivasyonun artması sağlanması
-Sorundan önce kurulan iletişimin önemsenmesi,
-Anne – baba ilişkisinde de kararlığın ve tutarlılığın olması,
- Rol model olarak kazanılan davranışlar için ebeveynlerin bu duruma göre davranış kalıplarını belirlemesi önemlidir.
Kaynak:
Mackenzie, J. R. (2010). Çocuğunuza Sınır Koyma. İstanbul: Yakamoz Basımevi.
Leo P. (2010) Çocuklarla El Ele Ebeveynlik. İstanbul: Gün Yayıncılık.
Bolat, Ö. (2016). Beni Ödülle Cezalandırma. İstanbul: Doğan Kitap.
Nazifoğlu, M. G. (2016). Çocukların temel duygusal ihtiyaçları. 29.10.2018, https://www.yenialanya.com/cocuklarin-temel-duygusal-ihtiyaclari-makale,9544.html
Ebeveyn Kimdir?
Ebeveyn Kimdir?
Ebeveyn denilince hepimizin ilk olarak aklına, iyi anne ve iyi baba olmak gelir. Çocuklarımız için her şeyin en iyisini yapmak, bulmak, düşünmek… gelecekleri için güzel hayaller kurmak, ve bu hayalleri gerçekleştirmek için çok çalışmak, daha çok çalışmak…
Onlar en iyi eğitimler alsınlar, en iyi şekilde beslensinler, spor yapsınlar, müzik ile resim ile uğraşsınlar…
Mükemmel anne olabilirsiniz. Harika bir baba olabilirsiniz. Peki ya evdeki 3. Ebeveyniniz nasıl
Kimdir bu 3. Ebeveyn
Ünlü psikolog BYRON NORTON, bunun cevabını bize şu sözleriyle veriyor:
**Bir çocuğun 3 ebeveyni vardır. Annesi, babası ve anne babası arasındaki ilişki. Bu 3. Ebeveyn en etkili olanıdır. **
Anne- baba arasındaki ilişki, çocuklarımızın akademik başarısından tutun sosyalleşmesine, beden sağlığından davranış biçimlerine kadar hemen her alanı etkilemektedir.
Örneğin: ebeveynlerinin kendi aralarında sağlıklı ilişki kurabildiği ve buna bağlı olarak ta aile içinde huzurlu bir ortamın oluşturulabildiği durumlarda, çocukların akademik başarılarının daha yüksek olduğu, problem çözme yeteneklerinin ve duygusal zekalarının daha iyi geliştiği gözlenmiştir.
Yine yapılan pek çok araştırmaya göre, aile içi huzursuzlukların uyumsuzlukların fazla yaşandığı ev ortamlarında yetişen çocuklarda: dikkat dağınıklığı ve buna bağlı olarak okul başarısının düşük olması, akran zorbalığı, saldırganlık veya depresyon, içe kapanıklılık, özgüven düşüklüğü gibi problemlerin oldukça yüksek miktarda görüldüğü saptanmıştır.
Çocuklarımıza iyi annelik ve iyi babalık yapmak çok önemli. ama görünmeyen ebeveyne yani 3. Ebeveyn ismi verilen anne- baba arasındaki ilişkiye de dikkat etmemiz gerekiyor.
Yine yapılan araştırmalardan biliyoruz ki: eşler ilişkilerinde ne kadar mutlular sa, çocukları da o kadar mutlu. İyi karı- koca olmadan iyi anne-baba olunamıyor. 1 yaş altı bebekler üzerinde yapılan bir araştırmada: bebeklerden alınan idrar tahlillerinin sonuçlarında, stresli – gergin ve kavganın hakim olduğu ortamda bulunan bebeklerin idrarlarında yüksek seviyede stres hormonuyla karşılaşılmıştır.
Gottman ve Katz’ın yaptıkları araştırmaya göre:
- Birbirine düşmanca davranan (eleştiren, aşağılayan vb.) ebeveynlerin yetiştirdiği çocuklar, düşmanca davranışlar ortaya çıktıktan bir müddet sonra, öğretmenleri tarafından antisosyal davranışlar (saldırgan, yalan söyleyen vb.) gösteren çocuklar olarak tanımlanıyor.
- Ebeveynleri arasında kavganın sert ve yoğun yaşandığı evlerde büyüyen çocuklar, sırasını bekleyemeyen, kurallara uymayan, çevresindekilere dilediği gibi davranan ve istemedikleri bir davranışla karşılaştıklarında saldırgan davranan çocuklar oldukları görülüyor.
- Tartışma sırasında bir tarafın kızgınlıkla konuştuğu, diğer tarafın ise sessiz kalıp duvar ördüğü ebeveynlerin çocuklarının ise diğerlerine kıyasla, utangaç, kaygılı ve depresif çocuklar olduğu bulunan bir diğer sonuç.
Unutmayalım ki ,- eşler arasındaki ilişkilerin sağlıklı olduğu, sağlıklı aile ortamlarının oluşturulduğu evlerde büyüyen çocuklar mutludurlar. Ebeveynleri arasındaki ilişkiden aldığı huzur ile çocuklar kendilerini güçlü ve güvende hissederler.
Mutlu, huzurlu, geleceğe güvenle bakabilen, ileride kendisi de huzurlu ebeveynlik yapabilen çocuklar yetiştirmek istiyorsak, evliliğimize, eşimizle aramızdaki ilişkimize öncelik verip, sağlıklı aile ortamları oluşturmalıyız.
NURBANU COŞKUN
SOSYOLOG- AİLE DANIŞMANI